Merhabalar, ben Kübra.
Kitapları ve kitap okumayı çok seviyorum. Kitaplar benim yol arkadaşlarım ve bazen de çıktığım yolculuklardır. Küçüklüğümden beri her türlü alanda kaliteli olduğuna inandığım kitapları okurum. Okuyup genelde de olumlu düşüncelere sahip olduğum kitaplar ile ilgili yorumlarımı mümkün olduğunca spoilera bulaşmadan yazıyorum. Yazma amacım okuduğum kitapları unutmamak iken bir taraftan da ne okusam diye düşünen arkadaşlarıma fikir olmaya evrildi. Kenara köşeye de ruha gıda kendi çektiğim fotoğrafları serpiştirdim, umarım keyif alırsınız.

Mutlu okumalar!

3 Nisan 2015 Cuma

George Orwell

George Orwell


George Orwell 1903-1950 arasında yaşamış ve eserlerini İngilizce olarak yayınlamış önemli bir üstattır. Hayatı genellikle sefalet ve fakirlikle geçmiş diğer başarılı yazarlar gibi Orwell'ın da eserlerinde deneyimlerini kullandığı söylenir.

Hayvan Çiftliğinin oyununu izledikten sonra Orwell ile tanışmış oldum bende. Genel olarak kitap okumayı daha çok seven bir insan olarak oyun beni çok etkilemişti. Orwell'ın keskin zekası olayları neden ve sonuçlara hissettirmeden bağlayabilmesi çok hoştu. Oyuncuları da unutmamak lazım tabi, oyun boyunca parmak ucunda seken atları izlerken kendi ayağımdaki tedirginliği hala oyunu hatırlarken hissederim. Sonrasında hemen gidip kitabını okumaya koyuldum bunun üstüne de.
George Orwell  solcu bir gazeteci olmasına rağmen o dönemin sosyalist düzenini ve Stalin yönetimini Hayvan Çiftliği ve 1984 romanlarında başarılı bir şekilde işlemiştir. Genel olarak hikayelerinde otoriter ve baskıcı düzeni, ve buna bağlı olarak topluluk psikolojisinin evrimini konu ediniyor.  Kitaplarında yaşadığı dönemden etkilendiği tartışılmaz bir gerçektir.

Hayvan Çiftliği romanında ilk ismi Beylik olan bir çiftlikte yaşayan hayvanların halihazırda var olan adaletsiz ve erkli düzene buldukları bir bildiri sayesinde (devrimci bildiri Karl Marx ütopyasına gönderme) ayaklanması ve yönetimi ele geçirmesiyle başlar ve çiftlik yönetimini, eski düzeni aratmayacak hatta daha baskıcı bir rejim sunan domuzların devralmasıyla devam eder. Yeni yönetimdeki domuzlar Stalin rejimi resmidir. Domuzlar zamanla bildirideki şartları değiştirirler ve kendi istedikleri şekle getirerek yeniden totaliter düzen uygulamasına geçerler. Bu sırada çiftlikte yaşayan eski düzene ayaklanmış hayvanlar ise yeni rejime ayak uydurmaya devam ederler. Orwell çarpıcı bir şekilde var olan çarkın her zaman SADECE bazı kişilerin yararına döndüğünü ve bunun her zaman bu şekilde devam ettiğini anlatır.

1984 Orwell'ın ölmeden önce yazdığı son romanı.  Uzun yıllar merak ettikten sonra Hayvan Çiftiği'ni okuduktan sonra fırsat bulabildim okumaya. 1984 de Big Brother isimli, kim olduğu tam olarak bilinmeyen bir figür tarafından yönetilen Britanya'yı anlatılıyor. Kitapta kominizimin bozulmuş ve yanlaşmış tarafları konu ediniliyor ve eleştiriliyor. Romanda hayatın her alanı otomatize ediliyor, insanlara ortak dil olarak (İngilizce'nin kullanımına gönderme) son derece basit tek kelimelik emirlerden oluşan çoklu heceli kurallar oluşturulup kullanıma zorlanıyor. Üstelik zamanla tarihsel olaylar değiştiriliyor ve sanki var olan düzenin yaşam için ideali olduğu, bunu haricindeki bütün yönetimlerin en kötüsü olduğu inandırılıyor. Kölelik ve nefrete dayalı, eşitlik ve özgürlük kavramlarının yasaklandığı bir ülke kuruluyor.  Romanda insanların böyle bir düzene nasıl zamanla uymaya alıştığı ve sorgulama hakimiyetlerini kaybettiği net bir şekilde anlatılıyor. Kitapta yaratılan farkındalık aslında nesiller geçtikçe insanların geçmişte yaşanan olayları unuttuğu ve bu olayları hiç gözlemleyememiş nesillerin ise gerçek olayları asla bilemeyeceği. Romanı okurken eğer bu düzen içerisinde yaşayan ben olsaydım ne yapardım diye sormadan edemedim. Hafızaya yenik düştükten sonra elde ne kalır? Bize anlatılan tarihe ne kadar inanacağız? Yada neye inanacağız? Şu sıralar bu sorular sık sık sorulmalı....

Kitaplarında olayları abartılı bir şekilde anlatması hikayenin çarpıcılığını artırıyor ve büyük resmi daha detaylı görmenizi sağlıyor bence. Zaman zaman okurken kızıyor sinirleniyor ve küçük detaylar olarak görülebilecek günlük hayatımızda yaşanan olayların esasında ulaşabileceği noktaları daha net görüyorsunuz. Bence Orwell romanlarının (aslında 2 tane okudum sadece ama) temel özelliği yaşanan olaylardan çok olgu bütününe odaklanıp hiç bir zaman değişemeyecek (kapitalist sistem gibi - maalesef) sistem bütünlüğünü anlatması. Bunu sonu size yarım kalmış gibi gelen ve mutlu bitmeyen sonlarından da anlayabilirsiniz. Bu yüzden Orwell yalnızca yaşadığı dönemi anlatan bir yazar olmaktan çok evrensel çok zamanlı bir yazardır bence.



Savaş barış, Özgürlük kölelik, Cehalet güçtür.


Hiç yorum yok: