Merhabalar, ben Kübra.
Kitapları ve kitap okumayı çok seviyorum. Kitaplar benim yol arkadaşlarım ve bazen de çıktığım yolculuklardır. Küçüklüğümden beri her türlü alanda kaliteli olduğuna inandığım kitapları okurum. Okuyup genelde de olumlu düşüncelere sahip olduğum kitaplar ile ilgili yorumlarımı mümkün olduğunca spoilera bulaşmadan yazıyorum. Yazma amacım okuduğum kitapları unutmamak iken bir taraftan da ne okusam diye düşünen arkadaşlarıma fikir olmaya evrildi. Kenara köşeye de ruha gıda kendi çektiğim fotoğrafları serpiştirdim, umarım keyif alırsınız.

Mutlu okumalar!

18 Aralık 2018 Salı

Dünyalar Savaşı

Dünyalar Savaşı



Herbert George Wells'in en başarılı bilimkurgu klasikleri arasında kabul edilen ve aslında bir savaştan ziyade Dünya'nın Marslılar tarafından işgalini ve insanların bu olay karşısında nasıl çaresiz kaldığını anlatan romanı "Dünyalar Savaşı".

H.G. Wells 1866 ile 1946 yılları arasında Londra'da yaşamış ve kendisinden sonra gelen bilim kurgu, ütopya, distopya ya da kıyamet sonrası (post-apocalyptic) türünde başarılı yazarların babası kabul edilen bir edebiyatçıdır. Benim gibi, eğer bilimkurgu türü okumaya tersten başladıysanız da geleceğiniz nokta sonunda Wells oluyor. 

Dünyalar Savaşı birçok açıdan kendi çağına göre yenilikçi bir roman. Öncelikle henüz teknolojik açıdan birçok aydınlamayı yaşamamış insanlığa dünya dışı bir varlığın olduğunu, ileri teknolojik aletler kulanarak bunları dünyaya getirdiklerini, ve bunları kullanma yöntemlerini özenle anlatması yazarın mühendislik alanında ne kadar ileri görüşlü olduğunu kanıtlıyor. Diğer bir konu ise Marslıları fizyolojik açıdan çok olası bir şekilde biçimlendirmiş. Klasik uzaylı tanımlamasından uzak, insana kesinlikle benzemeyen yapıları, uzaylıların Marsta nasıl evrimleşmiş olabileceklerini açıklayan yazıları (sayfa 170-180 arası) beni kendine hayran bıraktı doğrusu.

Başta da belirttiğim gibi "Dünyalar Savaşı", bir savaş değil. Romanın ana konusunu Marslıların dünyaya yerleşmeye başlamaları ve insanların (daha doğrusu Londralıların) bu durumdan nasıl etkilendikleri, toplumun bu duruma verdiği tepkiler, kentlerin çöküşü, devlet kurumunun nasıl yetersiz kaldığı oluşturuyor. Hikaye rahatsız edici, olayların gerçekçiliği insanı gerilime sürüklüyor. İnsanlar Marslılar karşısında karıncanın insanların karşısında olduğu gibi güçsüz, yuvasının dağılışını ancak saklandığı yerden seyredebiliyor, bozgun ve istilaya gösterdiği yanıt sadece bir ısırık niteliğinde oluyor.  

Hiç yorum yok: