Merhabalar, ben Kübra.
Kitapları ve kitap okumayı çok seviyorum. Kitaplar benim yol arkadaşlarım ve bazen de çıktığım yolculuklardır. Küçüklüğümden beri her türlü alanda kaliteli olduğuna inandığım kitapları okurum. Okuyup genelde de olumlu düşüncelere sahip olduğum kitaplar ile ilgili yorumlarımı mümkün olduğunca spoilera bulaşmadan yazıyorum. Yazma amacım okuduğum kitapları unutmamak iken bir taraftan da ne okusam diye düşünen arkadaşlarıma fikir olmaya evrildi. Kenara köşeye de ruha gıda kendi çektiğim fotoğrafları serpiştirdim, umarım keyif alırsınız.

Mutlu okumalar!

29 Aralık 2017 Cuma

Uyandığında

Uyandığında


Felaket hikayesi okumalarıma Hillary Jordan ile devam ediyorum. Diğerinin aksine bu nispeten yakın bir zamanda 2011'de yazılmış bir roman.

Bilim-kurgu ve distopik olarak tanımlayabileceğim Uyandığında, diğer okuduğum bu tarzdaki kitaplardan bana gerçeğe en yakın olanı gibi görünüyor. Hikaye şimdi bulunduğumuz yüzyılda, Amerika'da ve şu anda sahip olduğumuz teknolojiye yakın bir düzeydeyken gerçekleşiyor. Ana konusu, distopik hikayelerde sıklıkla karşılaştığımız, insanlığın sonunu getirecek felaket gibi görünen kısırlığın insanları kaosa sürüklemesi. Bu hikayede insan popülasyonunu artırmak adına çözümü din getiriyor, ve Amerika da kürtaj bir annenin cinayeti olarak görülerek yasaklanıyor. Fakat aslında bu noktaya gelme süreçlerinde kadınların toplumdan din gerekçesiyle uzaklaştırılarak daha baskın bir erkek toplumu yaratılması yer alıyor. Bu süreç içerisinde aşırı dinci guruplarca devlet yönetimi kilisenin eline geçiyor.
Hikayenin bana göre ilginç yanlarından bir tanesi suçlara uyguladıkları ceza yöntemleri oldu. Suç işeleyen insanları hapishane altında tutmak yerine, devlet kaynaklarını tüketmemek adına, onların cezalarını ten renklerini işledikleri suça göre boyuyorlar ve toplum içerisinde birlikte bu şekilde yaşamaları gerekiyor. Mesela kürtaj olan bir kadının cezası kırmızı olmakken, hafif suç işleyen birisinin cezası sarıya boyanmak, cinayet suçunun cezası ise yeşile boyanmak oluyor. Bu şekilde yaratılan toplumun sosyal çözümlemesi şu şekilde görünüyor: toplum suçlulara kendi cezasını kendisi vermek istiyor! Mesela kürtaj olmuş bir kadın dinci toplumun namussuzu ilan ediliyor ya da yeşile boyanmış bir katil düşmanları tarafından öldürülebiliyor.

Roman kürtaj olduğu için kırmızıya boyanan çok inançlı bir kızın siyasi bir karakter olan pederi ile yaşadığı aşk üzerinden anlatıyor. Bu sırada yaşadığı trajik olaylar ile Tanrı kim sorgusunu ve dolayısı ile daha önceki hayatını kıyaslıyor.

Daha önce okuduğum distopik eserler ile bunu kıyaslamam gerekirse bu romanı hem teknolojik hem de sosyolojik durumumuzu göz önüne aldığımda yaşadığımız gerçeğe çok yakın buldum. Hikayenin en korkunç yanı bu olsa gerek.

Hiç yorum yok: