Merhabalar, ben Kübra.
Kitapları ve kitap okumayı çok seviyorum. Kitaplar benim yol arkadaşlarım ve bazen de çıktığım yolculuklardır. Küçüklüğümden beri her türlü alanda kaliteli olduğuna inandığım kitapları okurum. Okuyup genelde de olumlu düşüncelere sahip olduğum kitaplar ile ilgili yorumlarımı mümkün olduğunca spoilera bulaşmadan yazıyorum. Yazma amacım okuduğum kitapları unutmamak iken bir taraftan da ne okusam diye düşünen arkadaşlarıma fikir olmaya evrildi. Kenara köşeye de ruha gıda kendi çektiğim fotoğrafları serpiştirdim, umarım keyif alırsınız.

Mutlu okumalar!

15 Haziran 2015 Pazartesi

Körlük

Körlük


Son dönemlerde okuduğum en etkileyici felaket senaryosu Nobel ödüllü yazar Jose Saramago tarafından kurgulanmış; Körlük kitabı.

Hikaye kırmızı ışıkta bekleyen arabaların birinden gelen ses ile başlar; "körüm, kör oldum!". Ses arabanın şoförüne aittir, ve birdenbire etrafını kaplayan beyaz ışıktan ve artık görememesinden bahseder.  Daha sonra körlüğünü tedavi etmesi için gittiği doktorunun, bakım ünitesindeki diğer hastaların da kör olmasıyla yaşanan durumun bir salgın olduğu anlaşılır ve dizi şeklinde ilerleyen felaketler baş gösterir.  Körlük yalnızca bir kişi dışında herkese bulaşmıştır; doktorun karısı. Körlüğün anlatıldığı kitapta körlerin içinde görmek duygusu ve görünen manzara doktorun karısı ile anlatılır. Hikayenin hiçbir yerinde  isim kullanılmaz, ilk kullanılan betimlemeler isim gibi nitelendirilir, siyah gözlüklü kız, ilk kör olan adam yada annesi olmayan çocuk gibi. Bu yöntemle olayların kişileştirilmesinden ziyade, yaşanılan duruma odaklanılması ve topluluğa atfedilmesi başarılı bir şekilde gerçekleştiriliyor.   Kitabın dili hikaye anlatır şekilde, hatta diyaloglar dahi normal anlatımdan ayrılmadan genel akışı bozmadan yerleştirilmiş.


Kitabı genel olarak ikiye ayrılmış olarak buldum. İlk kısım körlüğün salgın şeklinde yayılışı, körlerin karantinaya alınması ve karantina altındayken yaşanılan olaylar, ikinci kısım ise karantina altına alınmış körlerin dışarı dünya ile buluşması, yeni dünya düzeni.  Hikayenin başlangıç kısımlarında eğer bu kitaba dair benim yazdığım türden hafif spoiler içeren bir yazı okumadıysanız kitabın bir adamın körlüğü sırasında yaşanan zorlukları anlatacağı izlenimine kapılıyorsunuz.  Birdenbire bir ışık haznesine boğulan bir adam kör olmasının şaşkınlığını yaşarken bir yandan da hastalığının nedeni araştırılıyor. Fakat çok geçmeden ardı ardına insanların kör olmasıyla hastalığın bulaşıcı olduğu kanaatine varılıyor ve karantina dönemi başlıyor. Kitap içerisindeki şiddet ve felaket senaryoları gittikçe ağırlaşıyor, hatta kitabın bir felaketi anlattığını neredeyse yarısında anlıyorsunuz. Bir felaket durumunda toplum psikolojisinin nasıl değişeceğine odaklanılmış. Kör olan insanların içlerinde bulundukları durumla baş etme şekilleriyle birlikte temel insani dürtüler iyi olma ve kötü olma kavramları artık yeni ahlak kurallarına göre şekilleniyor. Kimse görme durumundaki kadar iyi, yada kötü olamıyor. Hayatlarını devam ettirmeleri için gerekli tek gerçek kalmış durumda: yemek bulmak ve yemek..

Bir toplumun hep birlikte kör olmasını kitabı okumadan hayal etmek güç, karanlıkta yaşayan insanlardan ziyade dışarıdan yaşayışlarına bakmaya çalışmak olabilecek olası senaryoları oluşturmak zor,  benim bu şekilde hissetmemde elbette Saramago'nun etkileyici betimlemelerin de yeri büyük. Kitabın filmi de yapılmış 2009 yılında, fakat pek tutmamış sanırım, o kadar zor bir konuyu ve durumu filmleştirmek kolay olmasa gerek.  Yine de ilk işim izlemek olacak.

Sonuç olarak, ilginç bir felaketler dizini okumak istiyorsanız bu kitabı hemen bitirmelisiniz, bundan sonra ise sırada yine Saramago'dan  'Görmek' gelecek..

Hiç yorum yok: