Azil
Kitabı elimden
bırakalı belki 10 dakika oldu ve kitabın bana yaşattığı hissiyatı sorgulamadan
duramıyorum. Azil, kitaptaki açıklamaya göre azletmekten yani, ihraçtan gelen
bir kelime. İsmi ile uyarlanmış delilik ile dehalık arasında gidip gelen iç
çelişkilerle harmanlanmış bir karakter yaratmış romanında Hakan Günday. Kitap
genel olarak benlik, hiçlik, varlık, Tanrı, iyilik ve kötülük kavramlarını
sorguluyor ve bir şizofreniya arasında seyrediyor.
Azil benim Hakan
Günday’ın Piç romanından sonra okuduğum ikinci kitabı. Piç i çok fazla
beğenmemem den kaynaklı olacak Günday’a karşı biraz ön-yargı ile bu kitaba başladığımı
itiraf etmem lazım. Lakin bu iki kitap tarz olarak çok farklı, Piç Azile
kıyasla bence daha fazla olay odaklı olmasına rağmen Azil karaktere dayalı,
birazcık ta düşünce kitabı. Henüz ikinci kitabını okumama rağmen yazar
hakkındaki kanaatim Günday’ın ilginç bir düşünce yapısının olduğu, hayal gücü
derin bir kişiliğe sahip olduğu yönünde. Günday’ın kitap isimlerine de bakacak
olursak aynı objektif alanında dolaştığını düşünmeden edemiyorum. Günday’ın
kafasını objektifinde şu soru var; Tanrı mı insanı yarattı insan mı Tanrıyı?
Karakter isimlerini de bu çerçevede genelde bir anlamı çağrıştıracak şekilde
veriyor.
Bu arada Azil yazarın en beğenilen kitabı (Piç den sonra bilerek bunu
seçtim okumak için). Bu nedenle sıradaki kitabını beğenmemekten ya da kendini
tekrar etmekle suçlamaktan da çekinmiyor değilim. Unutmadan ayrıca yazarın kendini karakterle birleştiğini hissettim zaman zaman ve bazı kitaplarına atıfta bulunduğu izlenimi edindim. Hakan Günday'ın kişiliğini bilmemekle beraber kendi kitabında kendini övmesini (dehalıkla birleştirilmiş) samimi bulmadım.
Son olarak kitabın en
etkileyici kısmı da son sayfasındaki özet niteliği taşıyan üç paragraf. Ama
kitabın sonunda okumayı tercih edin bu kısmı yazarın da istediği gibi…
Asil Yaşayan bir delidir. Anımsamadığı için geçmişi, önemsemediği için geleceği yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder