Merhabalar, ben Kübra.
Kitapları ve kitap okumayı çok seviyorum. Kitaplar benim yol arkadaşlarım ve bazen de çıktığım yolculuklardır. Küçüklüğümden beri her türlü alanda kaliteli olduğuna inandığım kitapları okurum. Okuyup genelde de olumlu düşüncelere sahip olduğum kitaplar ile ilgili yorumlarımı mümkün olduğunca spoilera bulaşmadan yazıyorum. Yazma amacım okuduğum kitapları unutmamak iken bir taraftan da ne okusam diye düşünen arkadaşlarıma fikir olmaya evrildi. Kenara köşeye de ruha gıda kendi çektiğim fotoğrafları serpiştirdim, umarım keyif alırsınız.

Mutlu okumalar!

3 Haziran 2018 Pazar

Ben, Robot

Ben, Robot


Isaac Isomov’un baş yapıtlarından sayılan “Ben, Robot” ile distopik teknoloji kitaplarını okumaya başladığımda rast geldim. Kitaba başlamadan önceki beklentim bir senaryo üzerine dünya kurgusunun nasıl değişebileceğiydi aynen klasik bilim kurgu kitaplarında olduğu gibi. Isaac Isomov’un kendine has yarattığı ve hatta Robot Bilimi olarak bahsedilen ve kendisinden sonra yazılan Bilim Kurgu kitaplarındaki felsefeye öncülük etmiş olduğu bir Robot düzeni bulunmakta ve kitabını bu felsefeye eşlik eden öykülerden oluşturuyor. Bu öyküler, insanların dünyada süregelen teknolojik gelişmelere karşı kaygılarından bahsetse de asıl odak yaratılan düzenin işleyişi ve durumsal olarak meydana gelen olayların nasıl çözüme ulaştığı üzerine oluyor.

Ben, Robot ile kurgulanan robot dünyasında teknolojinin insan hayatını maksimum düzeyde kolaylaştırırken, aslında herkesin kafasını karıştıran “ya Robotlar bize zarar verirse” ya da “Robotlar insanların yerini tamamen alabilir mi” gibi soruları silmek adına koyduğu üç temel robot kanunu vardır. İlk kural şudur; “Robotlar, insanlara zarar veremez ya da eylemsiz kalarak onlara zarar gelmesine göz yumamaz.” Bu kuralın kitapta da özellikle vurgulanan önemi robotların asla insanlara zarar veremeyeceği ve insanların kendi ellerinde dahi olsa onlara zarar gelebilecek bir olaya izin vermeyecekleri.

Robot kanunun ikinci kuralı, “Robotlar, Birinci Kanun’la çakışmadığı sürece insanlar tarafından verilen emirlere itaat etmek zorundadır.” ile de robotların insanların köleleri olmaları sağlanıyor, bu da robotların özgür karar vermelerine engel olacak sistem olarak görünüyor.  

Robot döneminde aslında insanların da çok farkında oldukları bir gerçek var, robotlar insanlardan daha güçlü ve birinci kural olmaksızın insanların isteklerini yerine getirmeleri için mantıklı bir sebep yok, insanlar unutkan, yemek yemeğe ve oksijene bağımlı ve çok çalıştıklarında yoruluyorlar. Esasen robotlar kendilerinden daha aciz varlıklara itaat etmek durumundalar.

Son kural “Robotlar, Birinci ya da İkinci Kanun’la çakışmadığı sürece kendi varlıklarını korumak zorundadır” ise robotları kısmen koruyan tek kural J. Zaten bu da aslında insanların yararına olarak görünebilir, yeniden robot yapma masrafından kaçmak gibi..

Robotların sürekli karar vermelerini etkileyen bu üç kural ile uğraşıldığında da aslında bunların birbirleriyle çelişebileceği ortaya çıkıyor, bunun sonucunda ise robot psikolojisi alanının yolu açılıyor J

Isomov’un kendine has anlatım tarzı ile bu üç kural çevresinde dönen traji-komik olaylar klasik bilimkurgu hikayelerden çok farklı ve eğlenceli. Özellikle kişi veya kişiler üzerinden devam etmemesi de olaylara geniş çerçeveden bakış açısı sunuyor. Hikayelerde karamsarlık yok, absürt olayların bulmaca gibi çözülmesi anlatımı akıcılaştırmış. Geç kaldığım Isomov okumalarını acil hızlandırmam gerekiyor…

Hiç yorum yok: