Merhabalar, ben Kübra.
Kitapları ve kitap okumayı çok seviyorum. Kitaplar benim yol arkadaşlarım ve bazen de çıktığım yolculuklardır. Küçüklüğümden beri her türlü alanda kaliteli olduğuna inandığım kitapları okurum. Okuyup genelde de olumlu düşüncelere sahip olduğum kitaplar ile ilgili yorumlarımı mümkün olduğunca spoilera bulaşmadan yazıyorum. Yazma amacım okuduğum kitapları unutmamak iken bir taraftan da ne okusam diye düşünen arkadaşlarıma fikir olmaya evrildi. Kenara köşeye de ruha gıda kendi çektiğim fotoğrafları serpiştirdim, umarım keyif alırsınız.

Mutlu okumalar!

17 Şubat 2015 Salı

Amok Koşucusu

Amok Koşucusu


Amok koşucusu Stefan Zweig tarafından yazılmış kendisiyle birlikte 7 öyküsünü de içeren derleme kitap. Öykülerden bahsetmeden önce benim de kitaba başlamadan önce zihnimi bir süre meşgul eden nedir bu Amok koşucusu sorusuyla ilgilenelim. Amok koşucusu Zweig’ın anlatımıyla cinnet durumundaki ya da histeri krizine girmiş, eline aldığı kesici aletle etrafta koşturan karşısına çıkan insanları altüst edip öldüren, kendinden habersiz düşünmeden sadece ve sadece koşan insan demekmiş. Söyleme göre bu krize giren insan kendisini öldürmeden de durmuyor durdurulamıyormuş. Yine yazara göre Amok sendromu bir çeşit ada yaşayanlarına aitmiş. Evet, aydınlanma dolu saatler çünkü Google da yaptığım arama sonuçlarına göre böyle bir hastalık tablosu gerçek ve yaşanmış bir olay ardından isimlendirilmiş. Tam bir katliam doğrusu. Fakat anlatılan bu korkunç tablo aklınıza hikâyenin özünün gerilim tabanlı olduğunu düşündürmesin zaten hiç Stefan Zweig tarzı değildir bu. Bu olayı yazar öykünün kahramanının içinde bulunduğu ruh halini anlatmakta o kadar iyi kullanmış ki bu kesinlikle bir Zweig klasiğidir. Kendisinin kişilik çözümlemesinde çok iyi olduğunu söyleyebilirim, olay akışında da olduğu gibi.

Fakat Zweig’ın karamsarlık gibi kötü bir huyu var bence. Öykülerini okurken kendinizi Zweig’ın hıncahınç dolu, kirli ve tozlu garajında buluyorsunuz sanki ve orada size birbirinden melankolik öykülerini anlatıyor. Hikâyenin sonunu çok merak ediyorsunuz dinlemek için can atıyorsunuz fakat sonunda olacak çok açık! Ve öykünün sonu geldiğinde içiniz daralıyor ama yine de sıradakini merak ediyorsunuz. Stefan Zweig’ın hikâyeleri hep ölümle bezeli. Geneli intiharla sonuçlanan yaşantılar bunlar. Umutsuz, değersiz, bir kenarda unutulmuş yaşantıların hazin sonu bunlar… belki de tıpkı yazarın kendi hayatı gibi ölüm şekline bakarsak…




İçindeki diğer öyküler;
  • Bir çöküşün öyküsü
  • Madalya
  • Bezginlik
  • Ay ışığı sokağı
  • Leporella
  • Leman gölü kıyısındaki olay




Hiç yorum yok: